30 Haziran 2012 Cumartesi

Türk Telekom: Sabit telefona "arıza düzeldi", cebe "arıza yok" mesajı

Tam bir hafta önce, cumartesi 03.00'da kuzinim aradı Bodrum'dan, dayım hastaydı, artık durumu ağırdı, biz de bir iki gün içinde oraya gitmek üzere biletlerimizi almıştık. "Az önce kaybettik" dedi... Zaten uykum bir türlü gelmemişşti. Oturdum kaldım.... Sabah erkenden anneme gittim haberi vermek için.. Şok oldu, ağladı, kendinden 12 yaş küçük kardeşinin gitmesi..:( Başka akrabası yok...

Sağa sola telefon etmek gerekiyor.. Ev telefonunda çevir sesi yok. Telsiz telefon. Annem "bu böyle yapıypor" dedi. Peki. Bir de ona paralel eski biçim telefon var, o da çalışmıyor. "Anne" dedim, "hat yok, cebimden türk telekom müşteri hizmetleini arayayım". Malum önce bir sürü reklam, duyuru dinliyorsunuz, oysa bunlara zamanım yok:( Ne kadar düşüncesizler... Nihayet arızaya bağlandım, onu bunu tuşlayarak çevir sesi olmadığını, o telefonun numarasını ve kendi cep numaramı verdim.

Aranacak kişileri cepten arıyoruz... Az sonra annemin sabit elefonu çaldı, bir görevli Türk Ttelekom'dan aradığını, telefonun düzelmiş olması gerektiğini" bildirdi, teşekkür ettim, "arıza mı vadı?" diye sordum, "evet, arıza vardı, düzeldi" dedi. Çok güzel. Kısa sürede halloldu ve haber de verdiler.

Birkaç gün geçti. Cep telefonuma Türk Telekom'dan bir kısa mesaj geldi. Ne zaman bu adı görsem sinirim oynadığından tedirginlikle açtım: (Telefon veya Web'den yazılan şikayet veya sorulara cevap olarak gelen kısa mesajlarının dilinin ne kadar itici ve anlamsız olduğunu daha önceki yazılarımda yazmıştım. Kısaca anımsatayım: soru soruyorsunuz gelen sms'de "başvurunuz olumsuz neticelenmiştir" diyor. Binlerce kişinin çalıştığı bir şirkette bir kişinin bile bunu farkedip düzeltilmemesini benim aklım almıyor! Bu dil mantıksız ve hoş değil diye yazıyorsunuz yine "olumsuz neticelenmiştir diyor ?!?!?!?!?!?!??!)

Kısa mesaj şöyle: "Başvurunuz üzerine yapılan incelemede arıza bulunmamıştır" !!!!!!!

Bazılarınca, basit mevzuların üzerinde durduğum düşünülebilir. Ancak, iş süreçleri (business processes) üzerinde senelerce çalışmış, eğitim vermiş ve bir de kitap yazmış bir uzman olarak koskoca bir şirkette bu süreç nasıl oluyor cidden anlayamıyorum. Türk Telekom'dan bir üst düzey yöneticiye ulaşıp sormak isterdim ancak henüz yolunu bulamadım.

9 Haziran 2012 Cumartesi

Türk Telekom Arena ve Madonna Konseri - BKM ve GNL Entertainment 'a kınama



Madonna konseri için Türk Telekom Arena'ya ilk defa gittik. Her sene oğlumla İstanbul'da müzik festivalleri mevsiminde birkaç konsere gideriz. Dünyada görülebilecek önemli sanatçıları hep gördük. Madonna'nın müziğine, sesine hayran değilim. Danslarını görmek istedim. 

Arena'ya metroyla ulaşım kolay. Ama sonrası? Sonrası bir kabus. Dört kere daracık turnikelerden geçiliyor. Bir süreç uzmanı ve akıl fikir mantık düzeyi yerinde bir insan olarak bu dört geçişin mantığını, gerekliliğini,, neyi sağladığını, neyi engellediğini çözemedim. Oğlumun da stadyum kültürü fazla değildir ama maçlarda böyle dedi. Ama kimse anlamadı, ve insanlar isyan etti, "bu ne yaaaa?!?!?!" diyerek.

Seyrantepe metro istasyonunda inmiş olan binlerce kişi olarak ilk azap kapısından geçmeye çalışıyoruz. Ezilme tehlikesi çok fazla. Bu kısmı betimlemek güç. Turnikelere yaklaşmak için beklediğimiz, itiştiğimiz yer, Bosna savaşı sırasında Sırplardan kaçan Bosnalıların bekleştiği sınır kapısına benziyor: O görüntüler, yıllar geçti, gözümün önünden gitmez. Dört bir yanları kapalı mıydı orası görüntülerde belirsizdi ama insanlar itiş kakış, bekleşiyorlardı. Biz de öyle. Bir dikdörtgn düşünün, iki uzun kenarı yüksek demir parmaklıklarla kapalı, bir uzun kenar metroya giriş kapıları, diğer uzun kenarda demir parmaklıklar arasındaki 4-5 maç turnikesi. Oğluma dedim "sıkça azgınlaşan futbol seyircisi için yapılan mimari bu demek!". Evet, dedi. Biletlerimizi falan çıkardık, nihayet geçtik, ama o noktada bilete ya da çantaya bakılmıyormuş meğerse.

Gayet pis bir alana geçmiş olduk. Binlerce kişi geliyor öğlenden beri, sık sık süpürseniz, çöpleri temizleseniz. Yok.

Tuvalete gireyim dedim içeri girmeden.... İki erkek tuvaleti var, boş. Kadın tuvaleti bir tane yapılmış. Kuyruk çok uzun. Bir kısım kadın -ben de-- erkekler tuvaletine gittik... Yerler su içinde, kağıt içinde. Kimdedir tuvaletin bakım sorumluluğu? Stadyum yönetiminde mi organizatör de mi?? Artık böyle tuvaletler en basit çay bahçesinde, ya da benzincide yok.

Velhasıl, herşey çok ama çok acaip rahatsız ediciydi.

Az ilerde tekrar azgın futbol seyircisi için tasarlanmış maç turnikesi işkencesi.. Oradan da epey bekleyerek geçtik. Herkes söyleniyor. Orada da herhangi birşey kontrol edilmedi. Sonra bir daha turnikeler, itişerek geçme çabaları. İnanılmaz bir saçmalık. Neden bu kadar çok geçiş?

Sonra bir noktada çantalara bakıldı. Pop müzik konserlerinde en sinirlendiğim, kınadığım şeydir (az sonra organizatörlere de yazacagım) çantalardaki suların toplanması. Kapitalizmin, paragözlüğün bu kadarı! Devamlı susayan biriyim, çantamda hep su olur. Pek çok kişi de yanında su taşıyor. Hayır, içerden 3-5 liraya su alacaksın. Kraker taşırım, sık sık şekerim düşer, Hayır yasak. Konser sırasında şekerim düşerse çıkıp en zararlı et ürünü olan sosisi içeren ufak bir sandviçi mi alacağım 12 liraya?!

Çok çirkin bir "kural": İçeri yiyecek içecek sokmak yasaktır. Tamam içki, bira, hamburger, vesaire sokturma, ama su??? Suda ya da sunta gibi krakerde ne var? Belli ki bunlar sağlık gerekliliği. Ama bunları kınamak sessiz toplumumuzun aklına gelmiyor. "Senede birkaç konsere geliyorum, olsun" diye düşünüyor herhalde. Ancak ben paragözlüğün bu kadarını, bu çirkinliği KINIYORUM.

Zar zor stadyuma ulaştık. Yerimiz yukarlarda. Çok yüksek. Çıkarken heryerde demirler. Cezaevleri böyledir herhalde diye düşünüyorum. Çok korkutucu.

Cidden devasa bir stadyum. 23 İlkokuldayken 23 Nisan gösterileri için katıldığım Ankara 19 MAYTIS Stadyumu dışında stadyum bilmiyorum.

Konser 45 dakika geç başladı, sık sık protesto edildi. Şarkıcının özensizliği, seyircilere saygısızlığı mı, organizatörlerin mi? Senede kaç kere konser düzenliyorsunuz, neden bir kere bile zamanında başlamaz? Bunu organize demeyecek kadar beceriksiz misiniz. Anons edilen saatte başlamak üzere herşeyi ayarlamak bu kadar zorsa bu işi bence hiç yapmayın. İnanılmaz yüksek bilet fiyatları. Acaip para kazanıyorsunuz, azıcık da saygınız olsun gelenlere. Bu da hiç kınanmaz.

1980-90'larda iş için sık sık ve çok kere Londara'ya gittim, tüm paramı müzikallere yatırırdım. En pahalısı 25-30 pound olurdu. Şimdi bizde en ucuz bilet 110 lira. !!!! (Bu arada 110'nun 10'u Biletix'e gidiyor. Ayrıca bir de "işlem bedeli" adı altına 4 tl veriyoruz. 200 liralık 2 bilet için 224 lira ödedim. İşlem bedeli ne iş? Internet başında işlemi yapanı benim. Satış ofisine de gidip alsam gene işlem bedeli dayıyorlar. İstedikleri ad altında istedikleri parayı alıyorlar, karışan, denetleyen yok. Serbest ekonomi herhalde! Biletix'i birkaç sene önce çok kınadım, milliyet bloguma [ http://blog.milliyet.com.tr/neden-sadece-araci-kurumlarla-ve-fahis-komisyonlarla-satis-/Blog/?BlogNo=235040  ]yazdım, bakanlığa, belediyeye, kendilerine yazdım.. birşey oldu mu hayır, ama olsun, gene yazacağım. sadece belediyeden beni aradılar, sağolsunlar, beklemiyordum...)

Saygıdan bahsediyorduk. Açıklama, özür olmaksızın bu kadar geç başlayan konserlerde daha konser başlamadan çok geriliyorum, bir daha konsere gelmemeye söz veriyorum. Turnikeler, sular falan herşey kötü de geç başlama, beş-on dakşika değil, 45 dakika!!! Tadı tuzu kaçıyor. Düşünüyorum, mükemmeliyetçilik ve
titizlik abidesi, hayranlarına muazzam saygı duyan ve onlarsız var olmayacağını bilen bunu hep dile getiren, onların önünde alçakgönüllükle eğilen Michael Jackson böyle geç başlamazdı herhalde konserlerine. Gecikmeye sebep olan adamları varsa, anında kovardı.

Müzik.... Çok kötü. Cumhuriyet'te Zulal Kalkamdelen de yazmış. "Ruhsuz, kötü müzik, Madonna'nın en kötü albümü bu", diye. Elektronik bir müzik. Ayrıca kulakları sağır ediyor. Madonna'nın sesi yankılı biçimde derinden geliyor. Pek bir sesi olduğunu da düşünemem zaten. Ben sadece dansları görmek için gittim.
Sahnede tam bir orkestra, vokaller görünmüyor, gerçi çok uzağız, insanlar toplu iğne kadar. Dekorlar çoklukla siyah, beyaz, gri. Dansçıların ve Madonna'nın kıyafetleri de öyle. Yanlış geldi bu tasarım bana. Görünmez oluyorlar. Bu karanlık ortamda ben sahnede aman aman bir orkesta ve vokal yapan kişiler görmedim. Ama bir sürü ses duyuyoruz. Bu sesler klavyeden gelkiyor. Elektronik, yaratılmış sesler. Çoğunlukla ya da zaman zaman playback de olabilir,çünkü vokal yapan insanlar görünmüyor ve çok farklı sesler geliyor. Madonna'nın elinde sürekli mikrofon, evet elbette söylüyor ama bazı yerlerde playback desteği olmalı.

Sonuç olarak, şarkılarda iş yoktu. Coşku yaratacak gibi olan birkaç eski parçası da ilk hallerinde değil,  elektronik hale getirilmiş. İnsanlar bazı şarkıları çok sever, konserde sevinir konserde canlı söylenecek diye, ama bambaşka bir versiyon (şimdilerde nedense "cover" diyorlar) haline getirilip söyelniyorsa, üzülür, tatmin olamaz, kızar. (Michael Jackson THIS IS IT adlı, hayranlarını hala kahreden ölümünden hemen önceki son provalarının belgeseli olan filmde, klavyeciye, "bu sesi, bu notayı, aynen bestelediğim gibi istiyorum, albümdeki gibi istiyorum" diyordu sürekli, "çünkü hayranlarım böyle seviyor!" Bunu anlayabilmiş tek sanatçı.)

Bunların dışında... Madonna 53 yaşında gibi değil. O ne vücut, o ne esneklik! Bitmek bilmeyen bir enerji... Sürekli çok zor hareketler, danslar ve hemen akabinde konuştuğunda nefes nefese kalmışlık yok. Bunlar insan üstü. Hayranlık verici.... Keşke daha önde olup tam olarak görebilseydim diyorum. Demek ki her kadın 50'sini geçince kilo almak zorunda değil...

Aynı zoluklarla geri dönüyoruz. Arena, benim için ilk ve sondur. Her yerdeki turnikeler, merdivenlern çıkarken iki tarafta ve ayrıca oturulan yerlerdeki yüksek demir parmaklıklarla, gladyatörlerin birbirini ya da aslanları öldürdüğü arenalardan yüzlerce kat beter bir yer. Futbol seyircisi için tasarım, mimari, bu demek...

50 Bin kişiyi bir alana toplamak sorumluluk ister. İki tane tıbbi yardım çadırı kurmakla iş bitmez.
Bu konseri "düzenleyen" organizatörleri (BKM Organizasyon ve GNL Entertainment)
bekleme alanlarının pisliği ve tuvaletlerin bakımsızlığı için,
güvenlik olarak da anladıklarının sadece suları toplamak olduğu için,
bu para kazanma hırsı için,
etrafta olay çıksa mani olacak güvenlik görevlileri ve pislik için temizlik görevlileri olmadığı için,
metro ve otobüse için yön gösterici tabelalar olmadığı için (bu insnalar her hafta oraya gelen futbol seyircisi değil, ilk defa geliyor, nereye gideceğini bilmiyor, metronun girişini bulamıyor, itiş, kakış... tehlikeli, bunaltıcı..)
ve 45 dakika özürsüz geç başlama için KINIYORUM.

6 Haziran 2012 Çarşamba

5666'dan gelen mesajları durdurmak için

Bir önceki yazımda Turkcell aracılığıyla bulaştırıldığım 5666 numardan günde birçok kez gelen mesajlardan usandığımı yazmıştım. Turkcell'e yazdım. Hemen cevap vermişler. Şöyle:

Talebiniz ile ilgili Akazoo ŞansCep-T Kampanyası’ndan gün içerisinde gelen bilgi mesajlarını almak istemeyen kullanıcıların ücretsiz olarak 6934’e DUR yazıp göndererek bilgi mesajlarını durdurabileceğini belirtmek isterim.


Dediğini hemen yaptım. Umarım kurtulmuşumdur.

3 Haziran 2012 Pazar

TURKCELL'den gelen bu mesaj cidden TURKCELL'den mi?

Günümüzde pazarlama-satış insanları bıktırmaya, yaka silktirmeye yönelik. Saldırganca davranarak, bıktırarak müşteri kazanmak, satış yapmak mümkün mü?!

Cep telefonlarımıza sürekli mesajlar geliyor. Bankaların "kredi verelim", adı sanı bellli büyük mağazaların indirim vb kampanyalarını saymıyorum bile (bunlar da çok bıktırıyor, okumadan siliyorum). Ama bir de "şu numarayı arayın, bilmemne kazandınız" gibi gerçekten aptalca şeyler var. Bilmiyorum bunlara hala kananlar var mı? Zaaten zaman zaman Emniyet'ten veya gsm operatörlerinden bu konularda uyarı mesajları geliyor.

Dün Turkcell'den bir kısa mesaj geldi, "....bir çekilişe katılmak için 5666'ya NASIL yazıp gönderin. Ücretsiz". Dediğim gibi böyle şeylere hiç katılmam, piyango bileti dahi almam. Ancak turkcell'den olunca mesaj, ve de bedava, tongaya bastım, dediğini yaptım. Ne oldu peki, bu 5666 her ne ise, her kim ise, şimdi bana sürekli mesaj geliyor! "Tebrikler... falanca için şunu yapın, bilmemne için bunu arayın, 2,60'a şuraya mesaj atın..."... bir sürü sms.... Gına gelmekte... Bilmiyorum bu saldırı ve taciz  daha ne kadar sürecek?! Anında siliyorum.

Lütfen, Turkcell'den gelen "5666'ya mesaj gönderin" mesajına kapılmayın. Mesaj başına 2,60 tl harcayarak çeşitli mesajlar göndermek ve sürekli mesaj almak istiyorsanız siz bilirsiniz...