7 Kasım 2012 Çarşamba

TURKCELL - SESLE TANIMA yakınmama cevapları - Teşekkür

Bir süre evvel Turkcell'in sesli tanıma sisteminden, iki kere cebelleşmeme rağmen bir insana ilkinde ulaşamadığımdan, ikincisinde de zar zor ulaştığımdan, dakikalar harcadığımdan bahseden bir yazı yazmıştım (aşağılarda). Sorunu Turkcell'e de yazmıştım.

Bugün aradılar. Teybe kaydediyorlar ya oradan iyice analiz etmişler başıma geleni, onu açıkladılar. (Aslında ilginç çünkü ben olayın hangi gün ve saatlerde olduğunu yazmamıştım!). "Farketmediğimiz iki şeyi fark edip düzelttik" dediler. Gerçekten muhteşem bir yaklaşım. Her firma böyle çalışsa keşke. Sonuçta ben --nedense-- zaman harcayıp pek çok yere bir şeyler yazıyorum, ancak bunların bir iyileştirme fırsatı olduğunu hemen hiç bir firma görmüyor, mesajımı iplemiyor bile, olasılıkla doğrudan çöpe gidiyor.

Bu bakımdan TURKCELL'e çok teşekkür ederim.

21 Ekim 2012 Pazar

MİGROS - Müşteri Hizmetleri çok iyi

Cuma akşamı Internet sayfalarından bir "uyarı" yazdım. Dikkate aldıklarını biliyorum. Yazdığınız şey çöpe gitmiyor "gönder" tuşuna basınca. Yıllar önce de bir kere kullanmıştım da oradan biliyorum.

Tam 24 saat sonra, cumartesi akşamı aradılar telefonla. Ne dediğimi tam anlayıp gereğini yapmak için... Sonra biri daha aradı.. Müşteri memnuniyetine verdikleri önemi de hep vurguladılar.

Teşekkür ediyorum.


3 Ekim 2012 Çarşamba

TURKCELL BENİ SESİMDEN TANIR !!!!

YANLIŞ ALGORİTMA 

Nasıl farketmiyorlar gerçekten hayret verici.

Dün yazdığım "Turkcell 532 Müşteri Hizmetleri" yine konu.

"Turkcell beni sesimden tanır" de diye 3 kere zorluyor, söylüyorsun anlamıyor.

ÇÜNKÜ

Daha önce sesimi almamış ki! Ancak daha önce sesimi alırsa, söylediğimde beni tanır.

BU ÖDEV OLSA NOT VERMEYECEĞİM PROGRAMLARI NASIL MİLYONLARA SUNUYORLAR, anlamak çok güç. Ufacık bir şirket de değil ki bu!

Bir sistem uygulamaya konmadan önce test edilir. Elbet etmişlerdir. Ama bilemiyorum nedir bu acaiplik.

2 Ekim 2012 Salı

TURKCELL - 532 - MÜŞTERİ HİZMETLERİ - yeni uygulama tam bir saçmalık

Turkcell Müşteri Hizmetleri'ni son zamanlarda arayan var mı?

Numarası 4440532 idi, onu arasan illa 532'yi ara diyor. Peki...


Ama şu sorunu öncelikle söyleyeyim artık 444'li numaraları aramak paketinize dahil edilmişti birkaç ay önce (daha önce paralı idi, paektimnizden ayrıca para). .Şimdi Turkcell 4440532'yi kaldırmış 532'den veya sabit telde 05325320000'dan arayacaksınız. Be bir insanla konuşmak PARALI.

KAPİTALİZM.... Her noktada ve aşırı şekilde...... 


Müşteri Hizmetleri işlev bakımında da eskisinden kırk bin kat fena olmuş: "Sesli olarak birkaç kelime ile derdini söyle" diyor. 


Ve elbette ne söylesen anlamıyor, 


ve ayrıca her dert kısaca anlatılamaz. 


Tekrarla diyor....! Yine olmuyor, yine olmuyor.


Bir insana ulaşana kadar dakikalar geçiyor. SAÇMALIK. TAM BİR SAÇMALIK.. 


Ve meselem hallolmadı. Nihayet ulaşabildiğim gerçek insan, anlaığıma göre gayet bıkmış ve sabırsız gibiydi.  Tabii çok az para veriyorlar, deli gibi çalıştırıyorlar, eleman değişimi çok fazla... da bu benim yani müşterinin sorunu mu???


Şimdi yine aramam gerek, ama o ses saçmalığıyla cebelleşmek istemiyorum....


:(((((

22 Temmuz 2012 Pazar

Biletix - İddianın aksine, önce en kötü yerler...


89 TL'lik bilet 102 TL'ye geliyor... 150 TL'lik bilet 200 TL'ye yaklaşıyor! Yüzde ondan fazla hizmet bedeli + işlem bedeli. Yüzde on değil de 50 koysalar bile kim ne diyecek, var mı bunu denetleyen, dur diyecek bir kuruluş? Bir konser bileti için neden sadece Biletix, MyBilet .. gibi aracı kurumlara mahkumuz fahiş komisyonlarla? Yurt dışında da var bunlar, ama isteyen gidip etkinlik gişesinden de komisyon ödemeden alabiliyor. Yurt dışından her şeyi kopyalıyoruz ama abartı ve çok çıkarcı biçimde.

Dünya çapında sanatçıları getiren kurum ve kuruluşlardan bilet satışlarını sadece aracı kurumlara verenleri kınıyorum.

Şu fani dünyada bir kere görebileceğimiz sanatçılar geldiğinde özellikle müzik ile uğraşan oğlum görsün diye gidiyoruz. 89 TL'lik bilet 102 TL'ye geliyor... 150 TL'lik bilet 200 TL'ye yaklaşıyor! Hizmet bedeli yetmiyor bir de işlem bedeli. Internet başında dakikalarca uğraşıp alan müşteri. Biletix’in memurunu uğraştırmıyorum. Bu şunun gibi olmalı: Banka şubesine gidip havale yaparsanız ücreti fazla, ama Internet bankacılığı kullanıp kendiniz yaparsanız daha ucuz, hatta ücretsiz. Biletix’e yüzde ondan fazla komisyon yetmiyor bir de işlem bedeli. Çok affedersiniz insanın "oha" diyesi geliyor bu "bedellere".

Ayrıca, e-bilet aldığınız otobüs ve uçak Web sayfalarında olduğu gibi boş koltukları görmüyorsunuz. Yazılım rastgele seçip size koltuk no veriyor. Ya sen bana göster boş koltukları, ben seçeyim. Yok. Neden? Neden olabilir bu kapalılık? Şunu iddia eden bir açıklama var: Seçtiğiniz fiyat kategorisindeki en iyi yeri sistem seçer size gösterir". Hayır, değil. Çünkü denedim: Verdiği yeri beğenmeyip kapatıp, birkaç saat sonra ya da ertesi gün yine denediğimde aynı fiyat kategorisinde daha iyi yerler çıktı karşıma. İyi yerlerin sona saklandığını defalarca ve defalarca müşahade ettim, gözümle gördüm, çok kenar veriyorsa bekleyip birkaç saat ya da birkaç gün sonra deneyip daha ortadan alıyorum. Ama neden doğru olmayan beyanat? Etik nerede kaldı?! “İyi” anlayışımız mı farklı?  Daha sahneye yakın ve/veya daha sahneyi ortalayan koltuklar daha iyi değil midir? Bana göre öyledir.. Diğer bir açıklama da şu olabilir: böyle düşünmüşler ama yazılım yanlış yazılmış!
Konser düzenleyenler: Amacınız biraz da insanımızın kültür ve görgüsünü artırmak olsun. Etkinlik gişelerine de verin bilet. İsteyen oradan alsın komisyon/hizmet bedeli gibi anormal şeyler ödemeden. Ayrıca aracı kurumlara da hizmet bedeli yüzdesi pekala düşürtebilirsiniz.
Aracı kurumlar: Daha nereye kadar artıracaksınız bu bedelleri?
Sevgili okurlar bir hesaplayın bakalım: bunlar günde kaç bin bilet satıyor (İstanbul'da etkinlik gerçekten çok fazla, Web sayfalarına girin bakın), bilet fiyatları zaten çok yüksek. Bunların yüzden ondan fazlasını hesaplayın... Böyle bir satış... Bu şirketlerin maliyetleri da fazla olmadığından bunun çoğu kar diye düşünüyorum.
İnsan para kazanıp aman ne çok kazandım diye kendince çok mutlu olabilir, kendini başarılı addedebilir. Böyle olup da birçok kişinin ahını almak istemem ben doğrusu... İnsanlar beni takdir etsin, hakkımda iyi düşünsün'ü paraya tercih ederim.
Her bilet almaya çalıştığımda bu kurumlara gayet "güzel" sözler sarfettiğimi söylemek isterim. Çok daha hayati konularda dahi örgütlü olmadığımız için, hiç bir şeye sesimizi çıkarmadığımız için, böyle "basit" bir konuya da sesimizi çıkarmıyoruz. Biraz kınasak, bilet almasak, almayabilsek…Kendilerine bir çeki düzen verseler....
Not: Bir de konserlerin saatinden en az 30-40 dakika,1 saat, 1,5 saat gecikmeli başlaması var, salt bunun hakkında Madonna ve TT Arena başlıklı yazı yazmıştım. İnsana hiç saygısı yok bilet satanın da kendini “organizatör” ilan eden –Türkçesiyle-- düzenleyici kurumun… Ayıptır. Size para kazandırtan kitleye biraz saygı...


5 Temmuz 2012 Perşembe

İSPARK - Yanlış cezalar, bakılmayan dilekçeler

Tam ne zamandı anımsamıyorum, bir ispark görevlisi 24 TL borcum olduğunu söyledi. Şoka girdim. Çünkü her zaman borcumu öderim, "haa adam yok kaçayım" demem, ne de olsa kaçsanız bile yazılıyor biliyorum.

Sinir içinde eve geldim, parkçının verdiği telefonu aradım (beyaz masa gibi bir adı da var! insana başka birşey çağrıştırıyor ama ispark için), zar zor bir yere bağlandım. Plakama göre adam döküm aldı baktı, biz buna Internetten kendimiz bakamıyoruz galiba. Bu dediklerim 1-1,5 sene önce oldu, belki 2, gerçekten anımsayamıyorum, çok oldu.

Adam okudu, baktım; çok garip, anlamsız yerler söylüyor. "Ne yapacağım?" dedim, bana en yakın Dedeman Oteli karşısındaki katlı otoparkın içinde bir ispark ofisi varmış, oraya gidin dedi. Zannettim ki gidip derdimi anlatıp borcun hiç değilse bir kısmını sildireceğim çünkü hadi birçok şeyi ispat edemem ama Bebek civarında aynı tarih aynı saat dilimine 2 ceza yazılmış!!! Alt alta aynı iki satır. Bu nasıl yazılım ki plaka, tarih, saat, yer "primary key" olması lazım gelirken öyle değil, ve böyle tamamen aynı 2 kaydı kabul etmiş. Yazılım ve veritabanlarının ne kadar sağlıklı olduğu ortada!

Gittim, oradaki görevliler anlayışlı ve iyiydi. Ama oraya sadece dilekçe verebilirmişim sadece. O görevliler dökümdeki mantıksızlıkları gördüler ama "biz silemiyoruz" dediler. Yetki silsilesi böyle demek. Dilekçe yazdım detaylı, kolum koptu. Bir yerlere gitti sandım...

İki ay sonra falan ilk telefon ettiğim Beyaz Masa denen yeri aradım, dilekçemin akıbetini sordum. Borcum aynı... Dilekçe gelir gelir, yapılır dedi.....!!! Başka bilgi vermedi. Peki dedim....

Şimdi aradan 1 mi 1,5 mu ne kadar zaman geçti, içimde hiç iyi bir his yok, bakayım dedim gene de, ruhum sıkılarak, ilgili web sayfasına girdim. Nedir tahmininiz??? Borç aynen duruyor. Benim dilekçem ne olmuş olabilir? Eminim çöpe atıldı. Çünkü bana ne cevap verildi, ne de yanlış olduğu ayan beyan ortada olan o tamamen aynı 2 satır düzelmiş... Bu vatandaşa tamamen saygısızlık.

Hep söylediğim şu: Hizmette yanlışlık, eksiklik, üründe hata, arıza olabilir ; ama aradığınızda ya da yazdığınızda bu çöpe gidiyorsa, bu tamamen ayıp, tamamen saygısızlık. Kötü hizmet. Kötü firma. Zaten Internet ispark şikayetleriyle dolu. İçleri nasıl rahat ediyor??!!! Türkiye olarak geldiğimiz ortamda bunları beklememek gerek belki ama yılmayıp uğraşmalıyız (Bakın Türktelekom nihayet gazete yazımı okuyup beni aradı evvelsi gün, hem de 2 ayrı birimden!:))  Para veriyoruz, kaçak park etmiyoruz, en azından ben. Ama yalan yanlış cezalar... Dilekçeye cevap yok. Buna kullanabileceğim keliemleri buraya yazamıyorum... Hakikaten sinirlendim. Bu saygısız firmalar nasıl da köşe oluyor.. muhakkak....:(

Az önce bir eposta yazdım. Bakalım birine ulaşacak mı yoksa epsoat adresini laf olsun, sadece görünsün diye m,i koymuşlar web sayfalarına. Şunları yazdım (Kısa yazayım dedim, olamadı...):


Sayın Yetkili,

Her zaman borcunu eksiksiz ödeyen ve ispark yok ise ortalığa park etmeyen bir vatandaşım.
24 TL ispark cezamın bulunduğunu hayretle öğrenmiş, incelenmiş, haksızlıkları görerek Dedeman Oteli karşısındaki otopark içindeki yerinize kadar kalkıp giderek ayrıntılı dilekçe vermiştim.

2-3 ay sonra sorduğumda hala ele alınmamıştı. Şu anda en az 1 - 1,5 sene olmuştur.
Borç hala aynı görünmekte. Dilekçem ne oldu acaba???? Bana ne numarası ve fotokopisi verilmediği için belirtmeme imkan yok.

Vatandaşın verdiği dilekçeler nereye gidiyor??? Çöpe mi???

Bakıldığında bana borç çıkarılan yerlerin yarısında hiç bir zaman bulunmadığımı detaylı olarak yazdım hatta birinde (Ortaklar Caddesi Mecidiköye yazanda), Çekmeköyde idim, iş görüşmesi olduğından ajandamda kayıtlı.

En garibi de BEBEK'te aynı gün ve aynı saat aralığına 2 KERE YAZILMIŞ MANTIKSIZ CEZADIR. Alt alta iki satır olarak görünmektedir.
Plakam 34 .......... Lütfen sistemden bakınız.

Hiç güven telkin etmeyen ve kurmunuz hakkında olumlu düşünmeye imkan vermeyen durumlar...

Gerek park yerlerindeki görevliler gerekse dilekçeleri ele alanlar NASIL çalışıyor? Bu nasıl bir çalışma??

Tüm Internet hakkınızda şikayetlerle dolu, bunlar İSPARK yönetimini rahatsız etmiyor mu?

Ben neden bana haksız olarak yazılmış cezalar için senelerce uğraşmak zorunda kalıyorum? Bir daha gidip de sapa yerlerde otoparklarda dilekçe veremem, ne de olsa o da çöpe gidecek !!!!! Hizmetinizi düzgün ve saygılı vermeniz gerek.

Bir an evvel borcumun düzeltilmesini istiyorum. Diğerlerini ispat edemeyeceğime göre, BEBEK için yazılan 2 cezadan birini silmeniz gerek. Zaten ben esasen o gün BEBEK OTEL valesine 20 TL vermiştim. Bunu cebe indirdiği gibi bir de isparka park edip bana ceza yazdırmış, bunun için de otele yazacağım,
ama aynı plaka ile aynı tarih ve aynı saat dilimine 2 ceza nasıl olur??????????????

Bu nasıl bir yazılım ki bunu kabul ediyor ve hiç bir uzman da farketmiyor?

Borcum düzeltilmeden ve tarafıma saygı gösterip bir cevap vermediğiniz müddetçe ödeme yapmayacağım ve önce Internet ve gazeteler sonra mahkeme dahil her tür yolla uğraşmaya devam edeceğim. Vatandaşa lütfen biraz saygı.

Filiz Eyüboğlu

4 Temmuz 2012 Çarşamba

Türk Telekom - Teşekkürler

Gerçekten şaşırdım. Dün, şiatsu sonrası hala geçmemiş olan ağlamaklı ruh halimle anlamsızca dolaşırken ilk defa gittiğim Tepe Nautilus'ta, bir ayakkabı ve bir çanta almış, birşeyler yiyordum. Cep telefonum çaldı. Baktım 4441444. Türk Telekom Müşteri Hizmetleri. Herhalde bir kampanya falan duyurmak için ses kaydı beni arıyor dedim, açar kaparım diyerek açtım... Gerçek bir insan konuşuyordu... Gürültüden cümlesinin ilk kısmını analayamadım.. Bilmem neredeki yazınıza istinaden arıyoruz!:)  Şaşırdım. Bu konuyu iki yere yazdım, kaç gün oldu anımsamıyorum:
1- Bu blog, 2- Gazete (nationalturk).

Hattın ucundaki kız arkadaş dedi ki: "Konuyu dikkatimize getirdiğiniz için teşekkür ederiz. Süreç yönetimi bakımından gerekli birimler bakacak.. vb....".... Meseleyi yine kısaca açıkladım aynı şeyden mi bahsediyoruz diye... İlgilerine çok teşekkür ettim, kapattık.

Gülümser gibi bir ifade geldi yüzüme oturdu. Internet'e daha doğrusu "sosyal medya"ya bakıyorlar demek ki "allah allah" dedim, daha önceki şikayetlerimde böyle olmamıştı. Bu seferki de gerçek bir şikayet değil, bir tutarsızlığa dikkat çekmek içindi.

Bugün yine telefonçaldı. Bilmediğim bir sabit numara, ama tanıdık gibi , ya da bana öyle geldi. Açtım. Yine Türk Telekom. Bir bey arıyor. Evlere kadar gelip kablolarda bir sorun mu var diye bakan bölümden (önce santraldan bakılıyor, orada arıza yok ise bu bölüme aktarılıyormuş şikayet). Yöneticisi "falanca numaranın arızasıyla acil ilgilenin" demiş. Benim yazım yokmuş ona gelen epostada... Olan biteni anlattım: "Bakın arıza yok şu anda, o gün 1 saat içine halloldu, ve telefonu arayıp arıza giderildi dediler, sorun yok sağolun. Ama benim yazım, 3 gün sonra gelen "arıza yok" sms'i içindi..." Amma detaycı demiş olabilir...
Yani yöneticilerin yazımı doğal olarak yoğunluklarından tam olarak okuyamayıp-- , göz atıp, iletmeleri, "acil çözün" demeleri ilginç, ama bana göre biraz tatsız çünkü yazıma konu olan mesele yine ortada kalmış olabilir.

Ama arandım sonuçta, beni arayan beye bir kaç kere tekrarladım meseleyi. Bana süreci anlattı, sonra "herhalde server'a (sunucu) aktarımda yoğunluktan bir gecikme oldu" dedi. Müdürüne de bilgi verir mi bilmem. Pek sanmıyorum çünkü benim genel olarak anladığım (türksat, ttnet'ten de) arızanın giderilmesine bakıyorlar esas olarak: "kibar davranmadınız", veya "çelişkili mesajlar atıyorsunuz", ya da "arıza 2 saat sonra giderilecek diyen teyp mesajının 25 saat aynı olması", vb gibi şikayetlere yanıt vermiyorlar.

İlgilenmeleri hoş oldu. teşekkür ederim.

30 Haziran 2012 Cumartesi

Türk Telekom: Sabit telefona "arıza düzeldi", cebe "arıza yok" mesajı

Tam bir hafta önce, cumartesi 03.00'da kuzinim aradı Bodrum'dan, dayım hastaydı, artık durumu ağırdı, biz de bir iki gün içinde oraya gitmek üzere biletlerimizi almıştık. "Az önce kaybettik" dedi... Zaten uykum bir türlü gelmemişşti. Oturdum kaldım.... Sabah erkenden anneme gittim haberi vermek için.. Şok oldu, ağladı, kendinden 12 yaş küçük kardeşinin gitmesi..:( Başka akrabası yok...

Sağa sola telefon etmek gerekiyor.. Ev telefonunda çevir sesi yok. Telsiz telefon. Annem "bu böyle yapıypor" dedi. Peki. Bir de ona paralel eski biçim telefon var, o da çalışmıyor. "Anne" dedim, "hat yok, cebimden türk telekom müşteri hizmetleini arayayım". Malum önce bir sürü reklam, duyuru dinliyorsunuz, oysa bunlara zamanım yok:( Ne kadar düşüncesizler... Nihayet arızaya bağlandım, onu bunu tuşlayarak çevir sesi olmadığını, o telefonun numarasını ve kendi cep numaramı verdim.

Aranacak kişileri cepten arıyoruz... Az sonra annemin sabit elefonu çaldı, bir görevli Türk Ttelekom'dan aradığını, telefonun düzelmiş olması gerektiğini" bildirdi, teşekkür ettim, "arıza mı vadı?" diye sordum, "evet, arıza vardı, düzeldi" dedi. Çok güzel. Kısa sürede halloldu ve haber de verdiler.

Birkaç gün geçti. Cep telefonuma Türk Telekom'dan bir kısa mesaj geldi. Ne zaman bu adı görsem sinirim oynadığından tedirginlikle açtım: (Telefon veya Web'den yazılan şikayet veya sorulara cevap olarak gelen kısa mesajlarının dilinin ne kadar itici ve anlamsız olduğunu daha önceki yazılarımda yazmıştım. Kısaca anımsatayım: soru soruyorsunuz gelen sms'de "başvurunuz olumsuz neticelenmiştir" diyor. Binlerce kişinin çalıştığı bir şirkette bir kişinin bile bunu farkedip düzeltilmemesini benim aklım almıyor! Bu dil mantıksız ve hoş değil diye yazıyorsunuz yine "olumsuz neticelenmiştir diyor ?!?!?!?!?!?!??!)

Kısa mesaj şöyle: "Başvurunuz üzerine yapılan incelemede arıza bulunmamıştır" !!!!!!!

Bazılarınca, basit mevzuların üzerinde durduğum düşünülebilir. Ancak, iş süreçleri (business processes) üzerinde senelerce çalışmış, eğitim vermiş ve bir de kitap yazmış bir uzman olarak koskoca bir şirkette bu süreç nasıl oluyor cidden anlayamıyorum. Türk Telekom'dan bir üst düzey yöneticiye ulaşıp sormak isterdim ancak henüz yolunu bulamadım.

9 Haziran 2012 Cumartesi

Türk Telekom Arena ve Madonna Konseri - BKM ve GNL Entertainment 'a kınama



Madonna konseri için Türk Telekom Arena'ya ilk defa gittik. Her sene oğlumla İstanbul'da müzik festivalleri mevsiminde birkaç konsere gideriz. Dünyada görülebilecek önemli sanatçıları hep gördük. Madonna'nın müziğine, sesine hayran değilim. Danslarını görmek istedim. 

Arena'ya metroyla ulaşım kolay. Ama sonrası? Sonrası bir kabus. Dört kere daracık turnikelerden geçiliyor. Bir süreç uzmanı ve akıl fikir mantık düzeyi yerinde bir insan olarak bu dört geçişin mantığını, gerekliliğini,, neyi sağladığını, neyi engellediğini çözemedim. Oğlumun da stadyum kültürü fazla değildir ama maçlarda böyle dedi. Ama kimse anlamadı, ve insanlar isyan etti, "bu ne yaaaa?!?!?!" diyerek.

Seyrantepe metro istasyonunda inmiş olan binlerce kişi olarak ilk azap kapısından geçmeye çalışıyoruz. Ezilme tehlikesi çok fazla. Bu kısmı betimlemek güç. Turnikelere yaklaşmak için beklediğimiz, itiştiğimiz yer, Bosna savaşı sırasında Sırplardan kaçan Bosnalıların bekleştiği sınır kapısına benziyor: O görüntüler, yıllar geçti, gözümün önünden gitmez. Dört bir yanları kapalı mıydı orası görüntülerde belirsizdi ama insanlar itiş kakış, bekleşiyorlardı. Biz de öyle. Bir dikdörtgn düşünün, iki uzun kenarı yüksek demir parmaklıklarla kapalı, bir uzun kenar metroya giriş kapıları, diğer uzun kenarda demir parmaklıklar arasındaki 4-5 maç turnikesi. Oğluma dedim "sıkça azgınlaşan futbol seyircisi için yapılan mimari bu demek!". Evet, dedi. Biletlerimizi falan çıkardık, nihayet geçtik, ama o noktada bilete ya da çantaya bakılmıyormuş meğerse.

Gayet pis bir alana geçmiş olduk. Binlerce kişi geliyor öğlenden beri, sık sık süpürseniz, çöpleri temizleseniz. Yok.

Tuvalete gireyim dedim içeri girmeden.... İki erkek tuvaleti var, boş. Kadın tuvaleti bir tane yapılmış. Kuyruk çok uzun. Bir kısım kadın -ben de-- erkekler tuvaletine gittik... Yerler su içinde, kağıt içinde. Kimdedir tuvaletin bakım sorumluluğu? Stadyum yönetiminde mi organizatör de mi?? Artık böyle tuvaletler en basit çay bahçesinde, ya da benzincide yok.

Velhasıl, herşey çok ama çok acaip rahatsız ediciydi.

Az ilerde tekrar azgın futbol seyircisi için tasarlanmış maç turnikesi işkencesi.. Oradan da epey bekleyerek geçtik. Herkes söyleniyor. Orada da herhangi birşey kontrol edilmedi. Sonra bir daha turnikeler, itişerek geçme çabaları. İnanılmaz bir saçmalık. Neden bu kadar çok geçiş?

Sonra bir noktada çantalara bakıldı. Pop müzik konserlerinde en sinirlendiğim, kınadığım şeydir (az sonra organizatörlere de yazacagım) çantalardaki suların toplanması. Kapitalizmin, paragözlüğün bu kadarı! Devamlı susayan biriyim, çantamda hep su olur. Pek çok kişi de yanında su taşıyor. Hayır, içerden 3-5 liraya su alacaksın. Kraker taşırım, sık sık şekerim düşer, Hayır yasak. Konser sırasında şekerim düşerse çıkıp en zararlı et ürünü olan sosisi içeren ufak bir sandviçi mi alacağım 12 liraya?!

Çok çirkin bir "kural": İçeri yiyecek içecek sokmak yasaktır. Tamam içki, bira, hamburger, vesaire sokturma, ama su??? Suda ya da sunta gibi krakerde ne var? Belli ki bunlar sağlık gerekliliği. Ama bunları kınamak sessiz toplumumuzun aklına gelmiyor. "Senede birkaç konsere geliyorum, olsun" diye düşünüyor herhalde. Ancak ben paragözlüğün bu kadarını, bu çirkinliği KINIYORUM.

Zar zor stadyuma ulaştık. Yerimiz yukarlarda. Çok yüksek. Çıkarken heryerde demirler. Cezaevleri böyledir herhalde diye düşünüyorum. Çok korkutucu.

Cidden devasa bir stadyum. 23 İlkokuldayken 23 Nisan gösterileri için katıldığım Ankara 19 MAYTIS Stadyumu dışında stadyum bilmiyorum.

Konser 45 dakika geç başladı, sık sık protesto edildi. Şarkıcının özensizliği, seyircilere saygısızlığı mı, organizatörlerin mi? Senede kaç kere konser düzenliyorsunuz, neden bir kere bile zamanında başlamaz? Bunu organize demeyecek kadar beceriksiz misiniz. Anons edilen saatte başlamak üzere herşeyi ayarlamak bu kadar zorsa bu işi bence hiç yapmayın. İnanılmaz yüksek bilet fiyatları. Acaip para kazanıyorsunuz, azıcık da saygınız olsun gelenlere. Bu da hiç kınanmaz.

1980-90'larda iş için sık sık ve çok kere Londara'ya gittim, tüm paramı müzikallere yatırırdım. En pahalısı 25-30 pound olurdu. Şimdi bizde en ucuz bilet 110 lira. !!!! (Bu arada 110'nun 10'u Biletix'e gidiyor. Ayrıca bir de "işlem bedeli" adı altına 4 tl veriyoruz. 200 liralık 2 bilet için 224 lira ödedim. İşlem bedeli ne iş? Internet başında işlemi yapanı benim. Satış ofisine de gidip alsam gene işlem bedeli dayıyorlar. İstedikleri ad altında istedikleri parayı alıyorlar, karışan, denetleyen yok. Serbest ekonomi herhalde! Biletix'i birkaç sene önce çok kınadım, milliyet bloguma [ http://blog.milliyet.com.tr/neden-sadece-araci-kurumlarla-ve-fahis-komisyonlarla-satis-/Blog/?BlogNo=235040  ]yazdım, bakanlığa, belediyeye, kendilerine yazdım.. birşey oldu mu hayır, ama olsun, gene yazacağım. sadece belediyeden beni aradılar, sağolsunlar, beklemiyordum...)

Saygıdan bahsediyorduk. Açıklama, özür olmaksızın bu kadar geç başlayan konserlerde daha konser başlamadan çok geriliyorum, bir daha konsere gelmemeye söz veriyorum. Turnikeler, sular falan herşey kötü de geç başlama, beş-on dakşika değil, 45 dakika!!! Tadı tuzu kaçıyor. Düşünüyorum, mükemmeliyetçilik ve
titizlik abidesi, hayranlarına muazzam saygı duyan ve onlarsız var olmayacağını bilen bunu hep dile getiren, onların önünde alçakgönüllükle eğilen Michael Jackson böyle geç başlamazdı herhalde konserlerine. Gecikmeye sebep olan adamları varsa, anında kovardı.

Müzik.... Çok kötü. Cumhuriyet'te Zulal Kalkamdelen de yazmış. "Ruhsuz, kötü müzik, Madonna'nın en kötü albümü bu", diye. Elektronik bir müzik. Ayrıca kulakları sağır ediyor. Madonna'nın sesi yankılı biçimde derinden geliyor. Pek bir sesi olduğunu da düşünemem zaten. Ben sadece dansları görmek için gittim.
Sahnede tam bir orkestra, vokaller görünmüyor, gerçi çok uzağız, insanlar toplu iğne kadar. Dekorlar çoklukla siyah, beyaz, gri. Dansçıların ve Madonna'nın kıyafetleri de öyle. Yanlış geldi bu tasarım bana. Görünmez oluyorlar. Bu karanlık ortamda ben sahnede aman aman bir orkesta ve vokal yapan kişiler görmedim. Ama bir sürü ses duyuyoruz. Bu sesler klavyeden gelkiyor. Elektronik, yaratılmış sesler. Çoğunlukla ya da zaman zaman playback de olabilir,çünkü vokal yapan insanlar görünmüyor ve çok farklı sesler geliyor. Madonna'nın elinde sürekli mikrofon, evet elbette söylüyor ama bazı yerlerde playback desteği olmalı.

Sonuç olarak, şarkılarda iş yoktu. Coşku yaratacak gibi olan birkaç eski parçası da ilk hallerinde değil,  elektronik hale getirilmiş. İnsanlar bazı şarkıları çok sever, konserde sevinir konserde canlı söylenecek diye, ama bambaşka bir versiyon (şimdilerde nedense "cover" diyorlar) haline getirilip söyelniyorsa, üzülür, tatmin olamaz, kızar. (Michael Jackson THIS IS IT adlı, hayranlarını hala kahreden ölümünden hemen önceki son provalarının belgeseli olan filmde, klavyeciye, "bu sesi, bu notayı, aynen bestelediğim gibi istiyorum, albümdeki gibi istiyorum" diyordu sürekli, "çünkü hayranlarım böyle seviyor!" Bunu anlayabilmiş tek sanatçı.)

Bunların dışında... Madonna 53 yaşında gibi değil. O ne vücut, o ne esneklik! Bitmek bilmeyen bir enerji... Sürekli çok zor hareketler, danslar ve hemen akabinde konuştuğunda nefes nefese kalmışlık yok. Bunlar insan üstü. Hayranlık verici.... Keşke daha önde olup tam olarak görebilseydim diyorum. Demek ki her kadın 50'sini geçince kilo almak zorunda değil...

Aynı zoluklarla geri dönüyoruz. Arena, benim için ilk ve sondur. Her yerdeki turnikeler, merdivenlern çıkarken iki tarafta ve ayrıca oturulan yerlerdeki yüksek demir parmaklıklarla, gladyatörlerin birbirini ya da aslanları öldürdüğü arenalardan yüzlerce kat beter bir yer. Futbol seyircisi için tasarım, mimari, bu demek...

50 Bin kişiyi bir alana toplamak sorumluluk ister. İki tane tıbbi yardım çadırı kurmakla iş bitmez.
Bu konseri "düzenleyen" organizatörleri (BKM Organizasyon ve GNL Entertainment)
bekleme alanlarının pisliği ve tuvaletlerin bakımsızlığı için,
güvenlik olarak da anladıklarının sadece suları toplamak olduğu için,
bu para kazanma hırsı için,
etrafta olay çıksa mani olacak güvenlik görevlileri ve pislik için temizlik görevlileri olmadığı için,
metro ve otobüse için yön gösterici tabelalar olmadığı için (bu insnalar her hafta oraya gelen futbol seyircisi değil, ilk defa geliyor, nereye gideceğini bilmiyor, metronun girişini bulamıyor, itiş, kakış... tehlikeli, bunaltıcı..)
ve 45 dakika özürsüz geç başlama için KINIYORUM.

6 Haziran 2012 Çarşamba

5666'dan gelen mesajları durdurmak için

Bir önceki yazımda Turkcell aracılığıyla bulaştırıldığım 5666 numardan günde birçok kez gelen mesajlardan usandığımı yazmıştım. Turkcell'e yazdım. Hemen cevap vermişler. Şöyle:

Talebiniz ile ilgili Akazoo ŞansCep-T Kampanyası’ndan gün içerisinde gelen bilgi mesajlarını almak istemeyen kullanıcıların ücretsiz olarak 6934’e DUR yazıp göndererek bilgi mesajlarını durdurabileceğini belirtmek isterim.


Dediğini hemen yaptım. Umarım kurtulmuşumdur.

3 Haziran 2012 Pazar

TURKCELL'den gelen bu mesaj cidden TURKCELL'den mi?

Günümüzde pazarlama-satış insanları bıktırmaya, yaka silktirmeye yönelik. Saldırganca davranarak, bıktırarak müşteri kazanmak, satış yapmak mümkün mü?!

Cep telefonlarımıza sürekli mesajlar geliyor. Bankaların "kredi verelim", adı sanı bellli büyük mağazaların indirim vb kampanyalarını saymıyorum bile (bunlar da çok bıktırıyor, okumadan siliyorum). Ama bir de "şu numarayı arayın, bilmemne kazandınız" gibi gerçekten aptalca şeyler var. Bilmiyorum bunlara hala kananlar var mı? Zaaten zaman zaman Emniyet'ten veya gsm operatörlerinden bu konularda uyarı mesajları geliyor.

Dün Turkcell'den bir kısa mesaj geldi, "....bir çekilişe katılmak için 5666'ya NASIL yazıp gönderin. Ücretsiz". Dediğim gibi böyle şeylere hiç katılmam, piyango bileti dahi almam. Ancak turkcell'den olunca mesaj, ve de bedava, tongaya bastım, dediğini yaptım. Ne oldu peki, bu 5666 her ne ise, her kim ise, şimdi bana sürekli mesaj geliyor! "Tebrikler... falanca için şunu yapın, bilmemne için bunu arayın, 2,60'a şuraya mesaj atın..."... bir sürü sms.... Gına gelmekte... Bilmiyorum bu saldırı ve taciz  daha ne kadar sürecek?! Anında siliyorum.

Lütfen, Turkcell'den gelen "5666'ya mesaj gönderin" mesajına kapılmayın. Mesaj başına 2,60 tl harcayarak çeşitli mesajlar göndermek ve sürekli mesaj almak istiyorsanız siz bilirsiniz...

5 Mayıs 2012 Cumartesi

Nokia ve Darty


Bazı firmaların şunu anlayamamasına çok hayret ederim: Birkaç yüz liralık ürün için sayısız gidiş geliş, doldurulan formlar, edilen telefonlar, harcanan zaman.. bunların maliyeti o ürünü geçer. Değer biçilemeyen bir varlık olan müşteri de kaybedilir. Onun negatif geribildirimleriyle, bilinemeyecek sayıda potansiyel müşteri de kaybedilir. 

Bir okur yazmış: 

Temmuz 2010’da  aldığım Nokia C15 modeli telefon tuşlarının açılmaması üzerine Yenibosna Darty müşteri hizmetlerine başvurdum ve tamir edilmek üzere verdim. Yaklaşık olarak 20 gün sonra bana eposta gelerek telefonumun yapıldığını alabileceğimizi bildiren bir mesaj aldım ve gittim telefonu aldım. Kontrol etmedim, hatalı olan benim. 

Ama daha Koçtaş' ın içinden çıkmadan açmaya kalktım ama yine açılmayınca geri döndüm ve açamadığımı bildirdim açmalarını söyledim onlarda açamadılar şarjı yoktur dediler şarj ettiler olmadı tekrar göndereceklerini söylediler faturanın aslını istediler ben ürünü bırakarak bir gün sonra faturanın aslını getirdim fotokopisi bıraktım. 

Neyse bu işlem tam dört kez sürdü ve her seferinde benden Darty faturanın aslını istedi sanki ellerinde fotokopileri yok ama ben akıllandım daha mağazada kendilerini açtırıyorum veya yanlarında kendim açıyorum ama aynı hatalar veya üstüne daha fazla arızalarla telefonum geri geldi. Beşinci geri gelmesinde ise taktığım sim kartı tanımadı. Müşteri hizmetlerine bakan bayana söylediğimde tekrar o kontrol etti ve söylediği şu telefonunuz kayıt dışı nasıl olur ben bu telefonu sizden fatura karşılığı alıyorum ve bu beşinci gitmesi servise siz böyle bir mazeret bildiriyorsunuz dediğimde sizin mesajlarınıza girmişler ve telefonunuzu klonlamışlar açtırmanız lazım diye bana ifade ediyor. Benim neden açtırmam lazım sizin hatanız servisten gelen telefon neden böyle olsun dediğimde bana bir Nokia Klonlu Bildirim Formu doldurup imzalatarak ürünü bıraktım.

Ertesi günü Bakırköy Tüketici Hakem Heyeti Başkanlığına telefon ettiğimde bana telefonu almamamı KAÇAK YURDA SOKULAN TELEFONların telefonuma takıldığını, klonlamanın böyle olabileceğini söyleyerek mahkemeye vererek telefonun değiştirilmesini veya paranın iadesini istememi söylediler. Bunun üzerine Bahçelievler Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Başkanlığına dilekçe ile başvurarak mahkemeye verdim 14 Kasım 2011 mahkemeden ürünün yenisi ile değiştirilmesi üzerine karar çıktı ve karar hem Darty mağazasına hem de Nokia iletildiği halde 6 Ocak 2012 ayına kadar haber çıkmaması üzerine ben tekrar Darty mağazana gittim ve olayın akıbetini öğrenmek istediğimde 24 Şubat 2012’de Nokia’ya mahkeme kararının iletildiğini ve haber beklendiğini söylediler. Bu tarihten itibaren aralıklarla en az 4 sefer giderek sorduğum halde hala bir olumlu veya olumsuz bir cevap alamıyorum sadece “biz gönderdik bundan sonrası Nokia’ya bağlı onlar bize evet yeni mal verin derlerse vereceğiz” diyorlar. 

Düşünün ilkeleri doğrultusunda hareket etmeyen şirketlerin iyi hizmet iyi kalite sloganları ile müşterileri kandırmalarına ne dersiniz acaba ya da Nokia gibi dünya devi bir telefon şirketinin yaptığına anlam verilecek gibi değil demek ki bu şirketlere de güvenilmemesi gerekli hele hele Darty gibi şirkete.

2 Mayıs 2012 Çarşamba

Mudo - Kafaya düşüp hastanelik eden mobilyalar, mağazanın ilgisizliği


Bir okurdan gelen şikayet:
Bundan yaklaşık bir ay önce Mudo mağazalarından Kozyatağı Carrefour’daki Mudo City mağazalarını gezerken başıma üç kat üst üste konulmuş mobilyalardan konsol düştü.
O günüm hastanede geçti. Mudo merkezi aradık, ilgilenmediler. Mağazadakiler zaten ilgilenmedi. Sonrasında ben kendilerinden şikayetçi oldum. Geçenlerde karakolu arayıp dosyayı sordum oradan da dosyanın savcılığa gitmiş olabileceği bilgisini herhaldeli bir şekilde aldım.
En bilinen markaların bile bu şekilde davrandığı bir ülkede adalet arayışının da işleyişi budur.

Çok ciddi bir konu çünkü sağlık ile ilgili. Sonu çok acı olabilirdi. Nasıl bu kadar sorumsuz olabildiklerini anlamak zor. Herşeyden evvel neden üç kat eşya üst üste yığılmış, sabitlenmemiş, veya ağırlık merkezi dikkate alınmamış (Ayrıca, en ufak yer sarsıntısında bile düşecektir, zaten aşağıdaki olayda durup duruken düşmüş, bir deprem sırasında ikea, bauhaus gibi çok yükseklerde tonlarca, öylesine konmuş büyük kütlelerin olduğu yerlerde olmamak büyük şans olacaktır, deprem uzmanlarının dikkat çektiği bu önemli konuya bu koca mağazalar duyarsız kalmıştır okuduğuma göre), ve ikinci olarak bu kadar ilgisizlik, insan hayatına değer vermeme nasıl olabiliyor? 
Umarım bir açıklama gönderirler. Gerçi bunun ne açıklaması olabilir, ama yine de sessiz, umursamaz davranmaktan iyidir. Mudo yönetimi bir açıklama gönderir ise burada yayımlayacağım..

Birlik Oyuncak


Çocuk gelişimi, psikolojisi ve eğitimi hakkında hiçbir şey bilmedikleri gibi bunları biraz olsun akıl edecek bilgi, mantık, sezgi, altyapıya sahip olmayanlar oyuncak yapmaya kalkışmamalı.

Aşağıdaki vaka gerçekten bir rezalet. Oyuncak, çizgi film, film, masal, öykü.. çocukların fiziksel, psikolojik ve ruhsal gelişimine uygun olmalıdır. Bunlar bilinmeden sadece ticaret olsun diye çocuklara yönelik işler yapılamaz!

Çocuklara öğretilmek istenen, aşağıdaki argo ve küfür dolu, Türkçe denemeyecek cümleler mi olmalıdır? Bu oyuncakları yapanlar kendi çocuklarına evde bunları öğretiyor herhalde. Hiç şüphem yok. Ama herkesin çocuğuna el atmasınlar… Komik olduğunu sandılar belki de !!! İşte eğitim düzeyimiz 4 sene ile daha da düşecek olan… Böyle bir oyuncak yapan ve satan firmadan bu yazıyı bulup okumasını ve yanıtlamasını pek beklemiyorum, ama hiç değilse okurlar durumu bilsin…

Bir okurdan:

Dün başımıza gelen bir olayı sizlerle paylaşmak istedim, hem uyarı için hem de dikkat edin diye. Tüketici derneği, oyuncak üreticileri, DiaSa ve birkaç köşe yazarı ile konuyu paylaştım. Lütfen sizler de dikkatli olun.

Sayın Yetkili,


Eşim ve kızım 26 Nisan 2012 Perşembe akşamüstü, Göztepe Çemenzar’da bulunan DiaSa marketten, BİRLİK OYUNCAK tarafından üretilen “CEZMİ – TÜRKÇE KONUŞAN PAPAĞAN” isimli adına oyuncak demekte zorlandığımız bir oyuncak almış. Ancak eve gelip çalıştırdığımız zaman fark ettik ki bu konuşan papağan, çocuklara hiç de uygun olmayan cümleler söylüyor. Söyledikleri aşağıda.


Üstelik bir de son derece komik bir şekilde 3 yaş uyarısı koyulmuş. Bırakın 3 yaşındaki çocuğu, daha büyük bir çocuk için bile uygun değil. Eşim DiaSa’da böyle bir oyuncak satılacağı hiç aklına gelmediği için kontrol etme ihtiyacı hissetmemiş, zaten “görsem asla almazdım” diye o da üzüldü. Ama eminim ki pek çok çocuk görüp aynı oyuncaktan istemiş olmalı markette, bizler de belli bir güven duyarak dikkat etmeden almış bulunduk. En son çare, ses kablosunu keserek kızımın oynamasına izin vermek zorunda kaldık. Bu da tabi bize iyi bir ders oldu.
Burada asıl suçlu olan BİRLİK OYUNCAK ve bu nedenle üretici firmaya gerekli uyarı ve cezanın verilmesi için gereğini talep ediyoruz.
* Merhaba, merhaba
* kız hepsi senin mi?
* en büyük fener
* cimbombom, cimbombom,
* kara kartal oley,
* nen var kuzum,
* yardım edin, kurtarın beni burdan,
* yavrum
* yalan söylüyorsun
* ne bakıyosun oğlum
* aganiginaganigi
* ben kadir, deli kadir ulen
* sana baba diyebilir miyim amca
* eğitim şart eğitim şart
* ne oldu korktun mu
* hey dostum senin derdin ne haaa
* nazar etme ne olur çalış senin de olur
* sen neymişsin be abi
* güle güle
* hey yavrum naber,
* pişt babalık ne bakıyosun
* yürü anca gidersin
* nayır nolamaz
* yakışıklı abim
* çıkarın beni buradan
—————————————————————-

17 Nisan 2012 Salı

Pamukkale Turizm ve ayrıca...


İyi örnek Pamukkale Turizm
ve pek çok firmanın çalışmayan Web yazılımları - Farkında mı değiller?


İyi örnekleri de yazmak gerek. Geçenlerde, “bu sefer de Pamukkale'den otobüs bileti alayım” demiştim  Ankara’ya bir seminer için gitmek üzereyken. Özellikle semtlere servis yerlerine bakıyorum. Çünkü Levent/Etiler’den Ankara’ya gidip dönmenin zorluğu beni bezdiriyor, bunu çok yakında yazacağım. Bunu halleden firmanın sadık müşterisi olacağız oğlumla. Asya’da oturan bunu bilemez… Servis bakımından fark yoktu ama Pamukkale’den bilet alayım dedim. Web sitesinde, bilet almak için üye olmaya çalıştım ama olamadım. Yazılım hatalı görünüyordu. “Bana ne!” diyemiyorum hiç.  Müşteri Hizmetleri/ Bize Ulaşın gibi bir bağlantıyı tıklayarak "üye olmaya çalıştığımı ama o sayfada bir sorun olduğunu" yazdım.

Benzer durumlara  o kadar sık rastlıyorum ki! Zor uygulamalar değil bunlar, neden gerekli tüm bilgileri yazmanıza karşın üye olunamaz ya da form gitmez bilemiyorum. Firmaların bunlardan haberleri olmamasını çok tuhaf karşılıyorum.

Döneyim Pamukkale konusuna. Ertesi gün telefon çaldı. Pamukkale'den, yazımı aldıklarını söyleyen çok kibar, ilgili bir kadın arıyor... Derdimi özetledim. Bilgi İşlem'e ileteceklerini söyledi. Teşekkür etti. Telefonda beni üye yaptı... TC Kimlik numarası da istedi. Buna karşı çıktım, neden istendiğini sordum ama yanıt alamadım. Ama mecburen verdim, baktım yoksa Internet yerine ofise gitmem gerekecek bilet almak için.
İlgilerine teşekkür ediyorum.

Ancak olur olmaz her yerde (bir otobüs veya uçak bileti almak için bile) neden TC Kimlik numarası istendiğini anlayamıyorum (bazı sitelerde zorunlu alan değil anımsayabildiğim kadarıyla, buna göre yasal zorunluluk olamaz). Yasal olarak şart değil ise, yorumum; birinin –ilk yapanın-  yazdığı/yazdırdığı  yazılım bu şekilde yapılmış, diğerleri de öyle yapıyor, ya da aynı yazılım kullanılıyor.

Pek çok yerin web sitesinden şikayet/talep/mesaj yazmışımdır. Hemen hemen hiç birinden yanıt almışlığım yoktur. Bir tek Pamukkale'den cevap geldi, hemen ertesi günü. (Daha eskiden tek tük olduysa da şu an isimlerini hatırlamıyorum maalesef). Anlamak zor bu yanıt vermeyen firmaları; zahmet edip, para harcayıp bir web uygulaması yaptırıyorlar, ama verdikleri eposta adresine –eminim—bakan yok, şikayet/talep/istek formları – sistem “gitti” dese bile -- ise kime gidiyor, birine gidiyor mu belli değil. Çoğunlukla da gitmiyor, hata mesajı veriyor! Her alanı dolduruyorsun ama hata veriyor!!?? Kalitesiz işler bunlar.
Konu biraz sapacak ama: Her şeyden evvel ayıptır birisi size bir mektup yazdığında ya da bir şey söylediğinde yanıt vermemek. Elektronik mektup;  10-15 sene öncesine kadar alıştığımız  geleneksel yüz yüze ya da mektupla iletişimin elektronik hali. Geleneksel halinde de biri bir şey diyorsa (yazıyorsa) yanıt vermek gerekir. Çok eski filmleri, romanları anımsayın. Biri, birine elden mektup gönderir. Mektubu getiren yanıtın yazılması için bekler, alır götürür…. 

Bu yanıt meselesini maalesef yakın arkadaşlarımda bile göremiyorum. Öğrencilerime ise hep söylemişimdir. Öğrencilere söylemek kolay da yaşıtlara söyleyince aşırı titiz, ukala, gereksiz hassas, takıntılı  falan olarak görülebiliyorsunuz… Ama esasen bu, iletişimin gereği. Elektronik ortamda da uygulanmalı. Web sitesine bir form koymuş bir firma, hiç değilse, hiç değilse, otomatik bir yanıt bile olsa “şikayetiniz (talebiniz) alındı, şu kadar sürede yanıtlanacaktır” demeli. Kaliteli kuruluşlar (yerli, yabancı) bunu yapıyor. 

12 Nisan 2012 Perşembe

Superonline fiber ve dsl bağlantı

İşte budur. Superonline'ın sitesinden ilini, ilçeni girip, haritadan evini seçip, orada fibernet altyapısı var mı öğreniyorsun saniyede...


 TTNET'in 4440375 "müşteri hizmetleri(!)" ilgili bir yere bağlayamadığından (santralları sorunlu olduğundan (bunu on kere yazmama rağmen bu konuya bir yanıt verme zahmetinde de bulunmamaları da bir nezakatsizlik) bu soruya yanıt alınamıyor (teknoloji firması, müşeri hizmetlerinde teknoloji kullanamıyor), elimde onlardan sadece bir mektup, her gün aynı şeyi yolluyorlar (bu konudaki yazım aşağıda): Şahsen gidip öğrenmek gerekir diyor. Sonra da 4440375'den de öğrenilir diyor. "Infinite loop"....


Superonline sayesinde öğrendim sokağımda henüz fibernet yok. 


Ayrıca, çok şaşırdım: Superonline ADSL 6 ayda 59 TL (yani ayda 9,99TL), aynı özelliklere sahip bağlantı ttnet'de ayda 59 TL. Bu nasıl oluyor??? Neden ttnet kullanıyoruz? superonline iyi duyuramıyor mu? Ben ona geçiyorum... araştırmaya başladım. Türksat aboneliğime de son veriyorum...

TTNET’nin yanıtının anlamı YGS’de sorulmalı



Ttnet’e ne yazarsanız yazın, okunmuyor. Anladığım bu. İçinde “fibernet” kelimesi geçen değişik epostalar atıyorum; bu epostanın içinde fibernet ile ilgili bir şeyler sormanın yanı sıra santraldan da şikayet ediyorum çünkü fibernet birimine bağlanamıyor (bilip bilmedikleri belli olmayan bu sorunu dikkatlerine getirdiğim için aslında teşekkür etmeliler), her seferinde aşağıdaki yanıt geliyor. Eski bir yazılımcı olarak yorumum, eposta içindeki anahtar kelimelere bakıp “fibernet” geçiyorsa aşağıdaki standart mektubu  yolladıkları yönünde (yani algoritma bu olmalı; bu işlem elle ve gözle de yapılabilir, yazılımla da). Zamanı ve merakı olanlar başka anahtar sözcüklerle deneyebilir.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Değerli Müşterimiz, 

Talep ettiğiniz işlem, ADSL hattının bağlı olduğu Türk Telekom Ofislerine şahsi başvurusuyla gerçekleştirilmektedir. Bu nedenle şahsen hat sahibinin Türk Telekom Ofislerine başvurusu gerekmektedir. 
Başvuru esnasında adresinizdeki altyapının FİBERNET uygunluğu kontrol edilerek bilgi verilebilmektedir. 

TTNET FİBERNET başvurunuzu TTNET satış noktalarından ve 444 0 375 Müşteri Hizmetleri’nden yapabilirsiniz.
  
Türkiye’nin iletişim ve eğlence şirketi TTNET’e gösterdiğiniz ilgiye teşekkür eder, düşünce ve önerilerinizi bizimle paylaşmanızdan mutluluk duyarız. 

Saygılarımızla, 
TTNET A.Ş.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

TTNET’e altı kere telefon ederek, sayısız kere eposta göndererek ve web sitelerinden “bize ulaşın” bağlantısından talep/şikayet göndererek ifade ettiğim giderek şikayete dönüşen talebime aldığı yanıt bu! (Bu olayları ayrıntılı olarak bu köşedeki bundan evvelki yazımda anlatmıştım).

Bilemiyorum sizler yazanı anlayabiliyor musunuz? YGS’de Türkçe sorusu olarak sorulmalı:  “Bu yazıya göre müşteri nasıl bilgi edinir?” diye. Çünkü ilk paragrafta “şahsen Türk Telekom ofislerine başvurmak gerekmektedir” diyor. Tek yol bu olarak anlaşılıyor. İkinci paragrafta ise, ttnet satış noktaları ve 4440375’den de yapılır diyor… Bu muğlak dil kullanımına ek olarak, zaten 0375’den yanıt alamıyorsunuz, dediğim gibi altı kere aradım, bağlamaya çalıştıkları yere bağlanılmıyor… Bir kez daha cesaret edemiyorum.

İşte böyle bir firma… 

“Sokağımda fibernet altyapısı var mı?” şeklindeki basit bir soruya müşteri hizmetleri elemanı bilgilerimi kontrol edip yanıt veremez mi? Bunu hep yazdım epostalarımda, ama yanıt mektupları standart / matbu olduğundan bu soruya yanıt yok… Neyse, ben arkadaşlarıma sordum, Superonline diyenler var, onu araştıracağım. 

4 Nisan 2012 Çarşamba

Pamukkale Turizm

İyi örnekleri de yazmak gerek.
Geçenlerde, bu sefer de Pamukkale'den otobüs bileti alayım demiştim. Web sitelerinde bir sorun vardı... Müşteri Hizmetleri/Bize Ulaşın gibi bir bağlantıyı tıklayarak "üye olmaya çalıştığımı ama o sayfada bir sorun olduğunu" yazdım.

Hiç beklemiyordum. ertesi gün telefon çaldı. Pamukkale'den, yazımı aldıklarını söyleyen çok kibar ilgili bir kadın arıyor... Derdimi özetledim. Bilgi İşlem'e ileteceklerini söyledi. Telefonda beni üye yaptı...

Pek çok yerin web sitesinden şikayet/talep/mesaj yazmışımdır. Bir tek Pamukkale'den cevap geldi, hemen ertesi günü.

Hala sorunuma eğilmeyen TTNET'ten ise bir hafta on gün sonra eposta geldi.

Diğer hiç bir yerden cevap gelmiyor (neden web sayfası yapıp, eposta adresi koyarlar anlamıyorum)

TTNET, her tür bilgi ellerinde olduğu halde, telf no falan soruyor. Yani formumu dikkatle okumamış, ilgilenmek istememiş (anlıyorum ki eleman az, şikayet ÇOK FAZLA, yetişemiyorlar... Bu da kötü işletme göstergesi tabii) baştan savma bir cevap yazmış. Kibar bir dil, ama sorunu çözmüyor, baştan atıyor, erteliyor...

Ben de ona cevap yazdım. POSTA KUTULARI DOLU, epostam gitmiyor.... Bunların tek bir doğru noktaları yok...:(


22 Mart 2012 Perşembe

TTNET Müşteri Hizmetleri

Türktelekom ve Türksat ile inanılmaz, akla karayı seçtiğim sorunlarım oldu bir iki ay önce. Defalarca eposta attım, faks çektim, ilgi sıfır. En nihayet bloglarıma yazdım, üye olduğum eposta listelerine ilettim. Bana yazan arkadaşlar oldu “bizim de başımıza şu şu geldi” diye.. Şikayet çok…


Eskisinin devlet kurumu olan bu T’li kurumlar (Bu arada öğrendim; Türksat devletin şirketi imiş ki bu da ne demekse!) aynen 20-30 sene öncesinin iş yapış yaklaşımı, mantığı ile çalışıyorlar aslında. Web sitesi kurmuşlar, müşteri hizmetleri (!) oluşturmuşlar, 444’lü bir numara almışlar, ama o kadar. Süreçler bozuk. Süreçler tasarlanmamış daha doğrusu, Süreç Yönetimi yapıyor olsalar süreçler çalışır, ölçülür.. Yapıyor olmalılar (Bu arada ben bir Kalite ve Süreç Yönetimi uzmanıyım)

Şimdi ttnet’ten dertliyim. Adsl netlimitsiz paketindeyim. Eve mektup geldi; fiyatı 59 TL olacakmış ve belirli bir miktar da diskte bellek veriyor… Bellek alanı istemiyorum. Fiyatta artış da istemiyorum.

Web sitelerine girdim… Tarifeleri inceledim. Fibernet tarifesi var. Okudum… Daha sorularım var, en azından oturduğum sokakta bu altyapı var mı öğrenmek için müşteri hizmetleri denen fakat insanların genelde hizmet alamadığı yeri aradım. Derdimi söyledim. Görevli kız ilgili birime aktarıyorum dedi, kendince aktardı, telefon sessizliğe büründü, bir dakika falan bekledim, kapadım.

Bilirsiniz, 444’lü numaralarla uğraşmak dert. Sorununuzu halledene kadar – o da eğer halledilirse— veya şak kapanana kadar, dakikalar geçiyor ve yüksek ücretleri var. Cep veya sabit telefon tarifelerine girmiyor, onların dışında.

Tekrar aradım. Aynı şey. Bir daha aradım, santralınız bozuk herhalde diye anlattım, işi başından aşkın çağrı merkezi çalışanı hiç dinlemiyor, sizi bağlıyorum diyor tekrar aynı şey oluyor.. Sinirlerim gerildi gece gece….

Web sitelerinden şikayet/talep yazdım.

Bir gün geçti. Ne bir eposta geldi şikayetime ne arandım.Şikayet çözme süreci bu kadar demek ki! Çözme süresi yok, zaten “belirli bir sürede geri dönülür” gibi bir ibare var web sitelerinde!!! Muğlak bir ifade. Toplam Kalite ve Süreç Yönetimi’nde asla böyle şeyler denmez. Sayısal, net bir süre verilmelidir.

4440375’i tekrar aradım, Yine aynı şey…. 2 kere daha… Etti mi dünden beri 6… Kaç lira ek gelecek telefon faturama! En son rastladığım görevli çocuğa artık sinirli bir şekilde bir türlü ilgili yere aktarılamadığımı üç kere söyledim, hala diyor ki sizi aktaracağım, En sonunda anladı galiba, şikayet açtı, yazdı… Ben de dün yazmıştım, ve hiperuzaya fırlatmıştım şikayetimi, gören olur mu belli değil. Geri dönerler mi belli değil…


Herhalde fibernet falan satmak istemiyorlar…


İyi de ben de 59 TL vermek istemiyorum….

Herkesin sık karşılaştığı “bana yöneticinizi bağlayın” talebi de bilirsiniz “bağlayamam” denilerek karşılanıyor. Faks numarası verin, yok…

Sırça köşklerde bunların yöneticileri… Belki de yoklar… Çok sevdiğim yazar Franz Kafka’nın romanlarındaki hava… Birileri var mı yok mu, ne yapıyorlar, ne oluyor, belli değil.. Garip bir hava. Romanda okurken iyi de, başına gelince çok sinirlendirici.

Bakalım ne olacak… Türktelekom ve türksat ile de böyle oldu: Bir şey soracaksınız veya hattınız çalışmıyor, bu sorunu aktaracaksınız. Aktaramıyorsunuz. Müşteri Hizmetleri çok kötü çalşıyor. Daha doğrusu çalışmıyor. Esas sorunu unutup/bırakıp müşteri hizmetleri denen ucubenin yarattığı sorunla uğraşıyorsunuz…Herhalde bunu biliyorlardır, bilmiyor olamazlar. Ama böyle devam ettiğine ve şikayetler sürdüğüne göre demek ki umursamıyorlar. Çünkü bir nevi tekeller… Ne yapsalar almak durumundayız... Evden Internet bağlantısı için daha iyi çalışan yerler bilenlerden öğrenmek isterim…

28 Şubat 2012 Salı

YURT İÇİ KARGO

Internet’ten çok alışveriş yaparım ve seçenek veriyorsa kargo şirketi olarak Yurt içi kargo’yu seçmem. Çünkü yakınımdaki Etiler şubesinden memnun değilim. Ancak Internet alışverişlerinde bazen seçme şansımız olmuyor.

Bundan böyle yurtiçi kargoyla getiren şirketlerden alışveriş etmeyeceğim. Çünkü her seferinde stres nedeni.


Birkaç kere olan şu: Evde olduğumuz halde, kapı açılmadı diyerek geri dönüyorlar. Aradığınızda da tekrar getirme konusunda nazlanıyorlar, "getiremeyiz" diyorlar. Tüm gün gelecek diye evde oturmuşum, bir de ertesi gün şubeye gitmem isteniyor.

Eve gelen sucu, bakkal, başka kargo elemanları, arkadaş, akraba zili çalabiliyor, biz de duyup açabiliyoruz çok şükür de Etiler şube elemanınız neden zili çalamıyor?

Ayrıca, diğer kargo şirketlerinin elemanları gerçekten evde olmasak bile ertesi gün için “ne zaman evdesiniz?” diyerek, getiriyorlar. Müşteri memnuniyeti böyle sağlanır. Yurt içi kargo eskinin devlet kurumu, tekel mantığı işe çalışıyor adeta.

Ek olarak, zarfta adres yanında telefonumuz var, kapıyı diyelim doğru dürüst çaldı ve açılmadı; telefon edebilir. Bu şekilde edenler var ve yakında markette, bakkalda vb isek, çıkıp alabiliyoruz. Böyle yapanlar oldu, hayret etmiştim.
Ayrıca, bu şube, son derece dağınık, karman çorman, gönderiler yerlerde. Bir keresinde kırılabilecek bir gönderimi yerlerde gönderi yığınları içinde arayıp verdiler, yine evde yokmuşuz çünkü! Kırıldı mı acaba diye korkmuştum ve dağınıklığa hayret etmiştim. ISO9001 denetçisi olarak gitsem uygun bulmam. Ayrıca, kapıdan giriyorsunuz yüzünüze bakan, iyi günler diyen yok.

Son olarak Web sitelerinde

"İletişim" linki var, çalışmıyor, boş.

Sitedeki öneri/şikayet formu da çalışmıyor. Tüm alanlar doldurulsa bile “zorunlu alanları doldurun” diyor. Bozuk bir yazılım ve kimse farkında değil.

Yurt içi kargoyla mecbur kalmadıkça iş yapmayacağım. Ama ne farkeder... :( Pek çok şirket bunlarla çalışıyor...

12 Ocak 2012 Perşembe

TÜRKSAT - Hizmet Süreçleriyle İlgilenenler için Dersler



Aşağıdaki Türksat yazılarındaki şikayetleri/deneyimleri bir vaka olarak sınavda versem ve öğrencilere “bu süreçlerdeki bozuk, hatalı, yanlış adım, uygulama, yaklaşım, sistemleri sayın” desem şu yanıtları beklerim…


1- Müşteri Hizmetleri telefonuna, 7×24 çalışılıyor sözüne rağmen bir türlü ulaşılamaması



2- Meşgul çalıp çalıp başka bir yere aktarılmak yerine kapanan santral



3- Bir türlü bir görevliye ulaşamamak – Yine santral sorunu.



TELEFON etkileşimleri çok önemli “moment of truth”lardır ve müşteri algısını çok etkiler.



4- Günler boyunca “10 saat sonra düzelecek” diyen ses kaydı. Belli konmuş ve bırakılmış, olasılıkla unutulmuş. Çalışma yapılıyor mu belli değil ve güven vermiyor.



5- İptal süreci korkunç bozuk. Arkadaş 7 sene önce borcunu ödeyip iptal ettirmiş ve taşınmış, ama 7 sene sonra icralık olup ne dese derdini anlatamayıp 450 TL ödemek zorunda kalmış.



6- Faks ve epostalara cevap yok. Müşteri adam yerine konmuyor. Tam bir ilgisizlik, kayıtsızlık söz konusu. Müşteri umursanmıyor, değil özür dileyip acilen sorunu çözmek. Müşteri kaybı nasıl ve neden tercih edilir anlamak çok güç.



7- “Uydu tv yerine kabloloyu tercih ediyorum” diyen bir sadık müşteriye bu ilgisizlik, onu tamamen rakibe kaptırmak ve bundan HİÇ rahatsız olmamak aslında bu kurulıuş hakkında konuşmayı son derece gereksiz kılıyor. Ama ben kötü örnek olarak anlatıyorum ve böyle yapmayın demek istiyorum süreçlerle ilgili çalışanlara.



Müşteriye önem veren, mantıklı firmalar için belirtmeliyim: Müşteri edinmek güç, kaybetmek kolaydır. Kırıcı, umursamaz davrandığınız müşteri rakibe gider, geri kazanamazsınız. Mevcut müşteriyi elde tutma maliyeti, yeni müşteri kazanma maliyetinden azdır.

TÜRKSAT - Hikayenin sonu - Dikkatsiz bir eleman yüzünden...

Dün nihayet arıza kaydı bırakmaya muvaffak olmuş ve 5 saat içinde en geç gelirler sözüne inanmıştım. Ama gece saat 22 olup hiç bir şey olmamıştı. Dayanamayp yine telf ettiydim ve tabii yine meşgule düşüp sonra kapandı. Yani yine boşa telefon parası....

Bu sabah tekrar aradım, kız bir yerleri aradı falan siz dün unutulmuşsunuz, bugün gelirler dedi !!!

Bu durumu "secret"çiler diyebileceğimiz kişiler --ki pek çok görüşte/öğretide var bu inanç-- , negatif düşündükçe negatifi çekersin inancıyla açıklarlardı herhalde. Belki de doğrudur.

Bu arada, dün kapıcıdan öğrenmiştim geçende bizim sokakta kablo tv tamirat daha doğrusu yenileme yapmış, kabloları değiştirmiş..

Nihayet 11.30'da bir kişi geldi. Aşağıdaki kutulara bakmak için benden merdiven istedi verdim ki olmayabilirdi. Adama dedim ki

"O tamiratta/yenilemede apartmalardaki kutulara da el attılar mı ki?",

"Bilmem, ben arızacayım" dedim.

Sorunumu düzeltti geldi.

"Neymiş" dedim. 
"Kablonuz boştaydı" dedi !!!!

Kutuyu bilsem, açsam boştaki kabloyu görür ben de takardım. Boşa beklemişim günlerdir. Her işten anlamak gerekiyor...

Şimdi... Apartmanda 8 daire var, hepsi kablo tv kullanmıyor. Yani kutuda 3-5 kablo vardır takılı, hadi 8 olsun. Nasıl / ne yapıda bir çalışan bir kabloyu takmaz, boşta olduğunu görmez (bir kutu ve en fazla 8 kablodan bahsediyoruz, devasa bir kutu değil yüzlerce binlerce kablo yok) ve kutuyu kapatır.

Bu benim aklımın almadığı bir kalitesizlik, özensizlik...

Ben meslek ve kişilik icabı kalite ve süreç konularına çok dikkat ediyorum, keşke etmesem. Bozulmayı görüyorum. İlk başta da dediğim gibi 5-10 sene önce farklıydı... Sosyolojide vardır eminim bu: Tepede nasıl bir idare varsa, yargıda, eğitimde, her tür sistemde NE varsa, kişilere, kurumlara, her yere o sirayet ediyor. Çünkü tümü bir sistem zaten... Sistemin bir kısmı arızalı iken kalan kısımları düzgün çalışmaz bilirsiniz.
Hepsi etkilenir.. Daha kimbilir neler olacak ve bu günleri de arayacağız...

Türksat'a, Türktelekom'a işiniz düşmemesini dilerim...

11 Ocak 2012 Çarşamba

TÜRKSAT - Hizmetin h'si yok


Bana gelen bir yorum:

Sen bir de teknik servis istemeye gör, o zaman işte sayfalar döşenmen gerekir. Benim anlatmaya mecalim yok, müthiş kötü (kötü hizmet diyemiyorum, ortada hizmetin h'si yok çünkü)

TÜRKSAT'ın Müşteri Hizmetleri - Müşteri rakibe nasıl zorla kaybedilir???!!! Ve durduk yerde icralık olanlar

Hemen her kurum özelleşti malum… Ama bu özelleşme ve o firmaların web siteleri yapmaları, iletişim / şikayet formları, müşteri hizmmetleri telefon no’ları koymaları sadece laf ola beri gele. Bunların HİÇ BİR işlevselliği yok, ve eski “devlet kurumu” mantığı ve düzeniyle çalışıyorlar.
Kablolu TV hizmeti veren TÜRKSAT‘ın bu kadar kötü çalıştığını bilmiyordum.

Artık kaç gün oldu unuttum (en az 1 hafta.. geçti belki de) kablolu TV yayını alamıyorum. Neyse ki uyduya da bağlıyız bir ara apartman yönetimi yaptırmıştı ama ben onu sevmiyorum, kablolu TV’yi izliyordum.

Bir süre kablolu TV yayını alamayınca 444 0 126′yı aradım, “bölgenizde arıza var, 2 saate düzelecek” dediler, iyi. Teyp kaydı değil, normal bir insan dedi bunu .

Birkaç gün geçti. Hâlâ yayın yok. Gene aradım. Geceydi, telefon açılıyor, gerekli tuşları tuşluyorsunuz çalıp çalıp susuyor. Boşa telefon parası. Oysa 7×24 çalışıyor olmalı, bir yerde öyle diyor.

Eskiden kimse yoksa telefon açılmaz, telefon parası vermezdiniz, ama şimdi bu 444′lü telefonlar baş belası, açılıyor, kaydı dinle dur, sonra kapanıyor, boşa telefon parası (abone oldugunuz hiç bir sabit ya da cep telefon paketi bunları içermiyor), ya da ÇOK bekliyorsun, kontörler atıyor o arada… birine ulaşırsak, o da lafımızı anlar ve yardım edecek düzeyde bilgi, akıl ve inisiyatife sahip ise şanslıyız.

Ertesi gün yine aradım. Hizmet numaramı telefonda tuşladıktan sonra teyp kaydı çıkıp “genel bir arıza var, 10 saat sonra düzelecek” dedi. Peki.

Günler geçti, yine aradım, gene aynı teyp kaydı. Yani bitmeyen bir 10 saat. Ve nasıl bir arıza bu günlerce düzeltilemiyor dedim içimden…

Günler geçti, yine aradım, dün faks da çekmiştim tabii arayan olmadı. “Yüce Devlet makamı” bir aboneyi arar mı? Bence mantık bu.

Şu anda tekrar aradım, ne de olsa 7X24 saat çalışan bir numara oldugu iddia ediliyor. “…..10 saat ….” diyen teyp kaydı yerine ses beni arıza kaydı bırakmam için operatöre bağlayacağını söyledi. Oh iyi dedim, konuşacak biri çıkacak karşıma.

Ama ne oldu? MEŞGUL çalıp çalıp sustu.

Tekrar aradım (tabii tüm bu aramalar para yazmakta) Bu ay bu no’yu aramaktan göçtüm.

Webden bazı işleri yapmak için şifre almak gerekiyor diye okumuş idim, onu alayım hem bakayım orada bir insan var mı merakına düştüm… O seçeneği tuşladım. Yine MEŞGUL çalıp çalıp sustu. Ve artık çıldırmanın eşiğine geldim.

Bu güya ÖZEL firmaların, eskinin “devlet kurumu” mantığından farkı var mı söyler misiniz?

Yayın yok, ama bana tam fatura kesecek. Web sitesi, faks, telefon ile bir muhatapa ulaşıp konuşamıyorsun. Sanki orada kimse çalışmıyor. Sanki bir Kafka romanındayım...
Ve adı 7×24 saat hizmet. Bu da yalan/yanlış beyan. Yani elle tutulacak bir tek noktalarını göremiyorum…

Şimdi ben kablolu TV’ye son vereyim desem telefona yine biri çıkmayacak…

Filiz.
Bu mesajımı Internet'te dağıttıktan sonra bir arkadaştan gelen bir yazı da şu:

Türksat tam bir dert kuyusu. Sıkıntı bir tek o değil . Son 2-3 aydır binlerce Turksat mağduru icra dairelerinde hacizlerle uğraşıyor.



Turksat , ciddi sayıda bir abone topluluğundan alacaklı olduğu gerekçesi ile bir hukuk bürosu ile anlaşarak , alacaklarını tahsil amacıyla icra yoluna başvuruyor. Borçlu listeleri hazırlanıyor, hukuk bürosuna veriliyor ve icra dairelerinde binlerce icra dosyası açılıyor. Buraya kadar her şey normal, bir kurumun alacakları için yasal yollara başvurması kadar doğal bir şey yok elbette. Ama sorun burada başlıyor ve o listede sayısı bilinmeyen (belki de yine binlerce) gerçekte borcu olmayan abone de bulunuyor. Bunlardan birisi de benim. Tam 7 yıl önce abone olduğum adresten taşındım. Taşınırken bir Turksat abone merkezine gittim ve aboneliğimi sonlandırmak istediğimi söyledim. Abone merkezi sistemden baktı, elle yazılan bir makbuz düzenledi, bugünün rakamları ile 60 lira toplam borcu tahsil etti ve iptal sayfası açıldığında iptal işlemini yapacaklarını işlemin tamamlandığını söylediler. Aradan tam 7 yıl geçti ve geçen ay bana bir telefon geldi. Arayan Turksat’ın işlerini yapan hukuk bürosu idi ve 7 yıl önceden kalan borçlarım nedeniyle icraya verildiğimi, ödemezsem haciz için geleceklerini söylediler. Turksat’ı aradım, hukukçularla konuştum ama nafile. İptal işlemi sistemlerinde görünmüyor, 7 yıl önceki makbuz da yok artık , 2 yıl önce 5 yılını dolduran eski evrakları tasfiye ettim . Ben taşındığım için 2 yıl daha aboneliğim devam etmiş ve ardından otomatik sonlandırılmış. Üstelik bir tek ben de değilim. İlgililer ve avukatlar , her gün benzer yüzlerce telefon aldıklarını, listelerin eski sistemlerden aktarıldığını, eski makbuzlar yoksa yapacak bir şey olmadığını söylediler. Kendi avukatlarım da , abone olduğum adresten taşındığım ve ilgili dönemde hizmet almadığım gerekçesi ile dava açarak bu parayı tekrar geri alabileceğimizi ama önce ödeyip sonra da 1-2 yıl sürecek bir dava sürecini göze almamı en az bu kadar daha masraf edeceğimi söylediler. Sonuçta , iptal ettiğim bir aboneliğe ait, üstelik taşındığım için almadığım bir hizmetin bedelini 7 yıl geçtikten sonra tam 450 lira olarak ödemek zorunda kaldım. Dua et sen hiç olmazsa yarım yamalak da olsa kablo tv hizmeti alıyorsun. Aldığın hizmetin bedelini de ödüyorsun. Şikayetin ise bedelini ödediğin hizmeti olması gerektiği gibi alamamak. Bunda daha beteri hiç almadığın hizmetin olmayan bedelini, yıllar sonra icra masrafı, gecikme zammı avukatlık ücreti vs olarak ödemek. Sen sen ol aman iptal ettirme, ne olur ne olmaz 6-7 sene sonra katlamalı bedel ödemek zorunda kalabilirsin.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------